17. yüzyılın ortalarında Fransız kralı XIV. Louis (Louis XIV), dönemin modası gereği peruk takmaya başladı. Ancak peruklar sadece modayı takip etmek için değil, aslında bir sağlık nedeniyle de tercih ediliyordu.
Döneminde yaygın olan bir kafa derisi hastalığı olan tifüs, Fransa’da sıkça görülüyordu. Bu hastalığın etkilerini gizlemek ve önlemek amacıyla, Fransız soyluları ve kraliyet üyeleri, saçlarını tamamen kazıtarak peruk takmaya başladılar. Peruklar, hastalığın neden olduğu saç dökülmesini ve kafa derisindeki yaraları gizlemeye yardımcı oldu.
Peruklar, zamanla sadece tifüs nedeniyle değil, aynı zamanda kralın saçlarının erken yaşta dökülmeye başlaması sebebiyle de moda haline geldi. XIV. Louis, 20’li yaşlarının sonunda saçlarının dökülmeye başladığını fark etti ve peruk takarak görüntüsünü korumaya çalıştı. Bu, Fransız sarayında ve aristokrasinin arasında peruk takma modasının hızla yayılmasına yol açtı.
Zamanla, peruk takmak moda ve statü sembolü haline geldi ve tüm Avrupa’da benimsendi. Peruklar, farklı tarzlarda ve boyutlarda üretilirken, Fransız sarayından Avrupa’nın diğer kraliyet saraylarına kadar geniş bir yelpazede kullanılmıştır. Peruklar, 18. yüzyıla kadar Avrupa’nın aristokrat kesimleri arasında yaygın bir moda akımı olmuştur.
Bugün, peruk takmak genellikle özel etkinlikler, tiyatro performansları ve kostüm partileri için kullanılmaktadır. Ancak, tarihte perukların sadece modanın bir parçası olmaktan daha fazla işlevi olduğunu ve dönemin sağlık koşullarının da etkili olduğunu bilmek ilginç bir perspektif sunar.